Alevi Bektaşilerin Cumhuriyet ve Atatürk Sevgisi
Aziz Kayhan - ATATÜRK VE ALEVİLİK - "Ben manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuÅŸ ve kalıplaÅŸmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır." Mustafa Kemal Atatürk
Cumhuriyeti korumalıyız, Cumhuriyeti savunmalıyız, yada başka bır deyişle Alevi-Bektaşiliği korumalı ve savunmalıyız.
Kime karşı ve neden?
Bana öyle geliyorki, ilk önce kendi siyasal sapmalarımıza kendi boÅŸvermelerimize karşı savunmalı ve korumalıyız. Gerçeklere kapalı gözle bakmamıza, gerçeÄŸi görmeden içimizde yarattığımız Atatürk düÅŸmalığına karşı savunmalıyız.
Ulusal KurtuluÅŸ savaşından ve devriminden gelen bir özelliÄŸi var bizim cumhuriyetimizin. Sürekli bir uyanıklığı, sürekli bir bilinçliliÄŸi gerektiriyor. Mustafa Kemal Dumlupınar konuÅŸmasında ne güzel söyler. “Bu kadar yaslara katlanıp, yıkımlara uÄŸradıktan sonra TÜRK hiç kuÅŸkusuz öÄŸrenmiÅŸtir ki yurdu yeniden yapmak ve orada mutlu ve özÄŸür yaÅŸayabilmek için eÄŸemenliÄŸi hiç elden bırakmamak ve Cumhuriyet bayrağının altında bütün çocuklarını toplu ve dikkatli bulundurmak gerekir”.
Burada bir cumhuriyet çocuÄŸu, bir yurttaÅŸ olarak, demek ki ilk önce kiÅŸisel bir dikkatin sorumlusuyuz. Atatürk’ü önce kendi yan çizmelerimize, yanlış deÄŸerlendirmelerimize karşı korumalıyız.
Cumhuriyet bayrağı altında bir soluk alıp, kendimizi gözden geçirelim ilk önce. Özümüzü sorgulayıp, kurtuluÅŸ savaşı dönemine dönerek o günleri yaÅŸamadan ve tanımadan Atatürk düÅŸmanlığı yapanlara karşı korumalıyız. Türkiye'yi emperyalizme tekrar teslim edip, ÅŸeriat düzenini getirmek isteyenlere karşı korumalıyız.
Uyanıkmıyız? Yeterince Atatürk konusunda bilinçlimiyiz? Cumhuriyeti savunuyoruz derken kurulu düzeni koruma savunma durumuna düÅŸmüÅŸ olmayalım. Öyle sanıyorum ki, bu soruya cevabımız cumhuriyetimizin köklerinden gelir. Ulusal KurtuluÅŸ Savaşının köklerinden bir çaÄŸdaÅŸ önüÅŸümün sürmesidir. Öyleyse, Cumhuriyetin devrimci bir kökeni vardır. Uyanık olma ve bilinçli olma, bu devrimin özüne baÄŸlı olmak, Cumhuriyeti korumak öyle ise her ÅŸeyden önce onun devrimci ve yenilikci özünü korumak ve savunmaktır.
Alevi BektaÅŸiler bu konuda cumhuriyetle bir paralellik içerisindeler. Mustafa Kemal ve arkadaÅŸları kurtuluÅŸ savaşının ancak bir toplumsal devrimle sürdürülebileceÄŸini, bunca kan ve emekle kazanılmış, bağımsızlığın devrimci bir yapı deÄŸiÅŸimiyle korunabilineceÄŸini bilirler. Bu yapı deÄŸiÅŸimi toprak reformundan, eÄŸitim düzenine ve Osmanlı ortaçağının yok edilmesini içerir.
Mustafa Kemal’in sözlüÄŸünde toplum yapımızın özelliÄŸini belirten bir kavram vardır. (KURURU VUSTAİ) çok yanlı bir geri kalmışlığı simgeler bu kavram. Yol ayırımında, ulusal kurtuluÅŸ savaşının silah arkadaÅŸları ikiye bölünürler, toplumun yayğın (Kururu Vustai) örtüsünün bulanık bir geliÅŸim çizÄŸisiyle ve illa Dinsel düÅŸünce ve inançlara sayğılı olarak kendi haline bırakmak isteyenler; terrakiperver cumhuriyet fıkrasıyla Mustafa Kemal’in karşısında yer alırlar.
Dikkat edilirse onlarda cumhuriyet sözcüÄŸünü kullanıyorlar ve cumhuriyetten yana olduklarını söylerler. Ne varki, ortaklı bir derebeylik yapısı üzerine aşılanmış yarı sömürge yaÅŸamı süren bir toplumun, temelden ve kökten deÄŸiÅŸtirilmesine karşıdırlar. Bu tutum ulusal kurtuluÅŸ savaşının iç düÅŸmanı ve emperyalizmin tarihsel iÅŸbirlikçisi gerici güçler tarafından kullanılır. Tesbihi bırakıp tetige dokunan DoÄŸu Anadolu ÅŸehleri ÅŸeriat adına eyleme geçerler. Bu karşı devrim olayı 1925 tarihinin kanlı bir dönemini kaplar. Mustafa Kemal'in (SÖYLEV'de) uzun uzun anlattığı karşı devrim karşısında vardığı tarihsel yarğı öÄŸretici ve ibret vericidir.
Politika evreninde bir çok oyunlar görülür. Ancak kutsal bir ülkünün ortaya çıkışı olan cumhuriyet yönetimine çaÄŸdaÅŸlaÅŸma hareketine karşı bilgisizlik, baÄŸnazlık ve her türlü düÅŸmanlık ayaÄŸa kalktığı zaman, özellikle geliÅŸmeden, ilerlemeden yana ve cumhuriyetçi olanların yeri gerçek ilerici ve cumhuriyetçi olanların yanıdır, gericilerin umut ve çalışma kaynağı olan yan deÄŸildir. Kendisi bir devrimden doÄŸmuÅŸ olan cumhuriyetin yanında olmak, toplumsal devrimden yana olmayı koÅŸul sayar.
Toplumsal devrimin yanında cumhuriyetin gerçek yandaÅŸlığı için Atatürk'ün ortaya attığı bir ölçü daha var. DÜÅžÜNSEL DEVRİM (Ben fikri inkilaptan düÅŸünceden devrimden yanayım) diyor. Peki, nedir bu düÅŸünsel devrim?
DüÅŸünsel devrim doÄŸaya, tarihe, topluma, insana bakmakta, fizik ötesi inak(doÄŸma) yönteminden kurtulup, insanın yaratıcılık yanı, araÅŸtırmacı, deneyici ve düÅŸüncenin özÄŸürlüÄŸünü getirmektir. Deneyi, gözlemi, eleÅŸtiriyi getirmektir. Dünyaya insan gözüyle bakmaktır. İnancın önüne bilimi koymaktır. DoÄŸruyu aramanın kapılarını, yöntemlerini açık bırakmaktır.
İnanç haline gelen düÅŸünce, yeni düÅŸüncelerin ortaya atılmasını tartışılmasını önler.
Cumhuriyetin tarihte aldığı miras Atatürkün deyimiyle (Kurunu Vustai) bir toplumdur. Bu toplumu donmuÅŸ orta çaÄŸlı düÅŸüncelerle, aşı bilgilerle deÄŸiÅŸtiremezsiniz. İlk kapıyı açacaksınız ve düÅŸünceyi, usu, kuÅŸkucu ve araÅŸtırıcı insan usunun güneÅŸine çıkaracaksınız. Toplumsal sorunları ancak bilimsel düÅŸünceyle, düÅŸünceye tanıyacağımız sonsuz özgürlükle, usun baÄŸ ve sınır tanımaz atılganlığı ve araÅŸtırıcığıyla çözebiliriz.
LAİKLİK devrimi bireyin inanç yaÅŸamıyla ilgili deÄŸildir. Yanlış bir yorumlama ile bu yaÅŸama indirgenmiÅŸtir. Oysa Laik Cumhuriyet kiÅŸi ile tanrı arasındaki gönül inancına dokunmamış, kiÅŸinin inanç yaÅŸamına, bu yaÅŸamın dinsel pratiÄŸine hiç karışmamıştır. Tanrı uludur diyen cumhuriyet Türkçe’sidir. Cumhuriyetin düÅŸünsel devrimdeki sorunu bireyin inanç bölgesi deÄŸil, toplumun ortaçaÄŸlı yapısıdır.
DüÅŸünsel devrim bu gerçeÄŸin eleÅŸtirisini yapacak,bu gerçeÄŸin deÄŸiÅŸtirilmesinde önayak olacaktır. Laiklik, temel sorunlarımıza inançlar birikiminin deÄŸil bilimsel yöntemin uygulanmasını deyimler. LaikliÄŸi halka yanlış anlatanlar bile bile yanlış yorumlayanlar, toplumu geleneklerin sınırında tutmak isteyenlerdir. Gelenek üretim iliÅŸkilerinde,tutuculuÄŸun örtüsüdür. Laiklik, Cumhuriyetin ilerici geliÅŸmesi için bir yöntemdir. LaikliÄŸi bıraktınızmı cumhuriyetin devrimci özünü yok etmiÅŸ olursunuz. İnançlarla giydirilmiÅŸ bir düÅŸünce durukluÄŸunun yanında olmak, düpe düz bozuk düzenin eski düzenin yanında olmaktır. DüÅŸünsel devrimle Atatürk’ün yıkmak istediÄŸi bir geri durgun ortaçaÄŸdır. Orta çaÄŸ düÅŸüncesi derebeyliÄŸi besleyen düzendir. Derebeylik de obur emperyalizmin sofra arkadaşıdır.
Laiklikten yana olunmadan, laikliÄŸin gerçek özü korunmadan halkı olduÄŸu yerde tutan bir düzenide cumhuriyet diye savunmak olasıdır. Ama tarihsel kaynağında halk uyanışını ve ulusal kurtuluÅŸu seçen Atatürk cumhuriyetini savunmak ise gerçek cumhuriyetçi Alevi BektaÅŸilere düÅŸer. Åžimdi gelelim neden Alevi BektaÅŸiler cumhuriyetçidir. Atatürk’ü neden çok severler
Cumhuriyet kavramı ile Anadolu Türk halkı arasında tarihsel bir ilinti varmıdır?
Mustafa Kemal’in giz dediÄŸi devrimci tohum tarihin ilerici çekirdeÄŸini taşır. Ben ulusun vicdanında ve geleceÄŸinde sezinleyip ayırtettiÄŸim büyük geliÅŸim yeteneÄŸini bir ulusal giz Milli sır gibi vicdanımda taşıyarak diye baÅŸlayan makalesinde ulusal tarihin ilerici akışıyla kendi devrimci kiÅŸiliÄŸindeki ulusal gizi özdeÅŸleÅŸtiriyor Atatürk. O zaman soruyu ÅŸöyle sorarsak.
Cumhuriyet düÅŸüncesi onun içinde taşıdığı bir giz ise, bu devrimci öz, ulusunun, halkının isteklerine özlemlerine uymaktamıdır? Anadolu halkının tarihsel akışında cumhuriyetin kaynakları, ışıklı izleri, bu uÄŸurda verilmiÅŸ çabaları savaÅŸları varmıdır?
Cumhuriyet eski Yunancada çaÄŸdaÅŸ yönetim kavramı olduÄŸuna göre 1919 un orta çaÄŸ yapılı Anadolusu için soruyu ÅŸöyle soralım. Anadolu halk tarihinde, halkın yönetimi ele almasını amaçlayan devrimci olaylar, devrimci bir gelenek varmıdır?
Öz topraklarımızda bir halk yönetimi tohumu varmıdır. ELBETTE VARDIR.
Horasan göçünden ve Selçuklu gününden baÅŸlayarak Anadolu Türk halkı yönetiminin içinde kendi yaÅŸantısı ile doÄŸrudan ilgili bir halk ve hak düzeni kurmak için savaÅŸa gelmiÅŸtir. Böyle bir savaÅŸ, tarihsel bir benzerlikle Selçuklu devletinin bağımsızlığını yitirdiÄŸi yıllara 13.yy ortalarına rastlıyordu.
Bağımsızlık ile halk düzeni arasında bir kan bağı vardır. Selçuklu devlet yöneticilerinin baskısına, halkı soyup yoksul bırakmasına ve düzenini halka yabancılaÅŸmasına karşı HORASAN öÄŸretisi diyebileceÄŸimiz halk gizemciliÄŸi ki Tanrıyı insanda nesnelleÅŸtiren bir insancıllığı,toplumsal eÅŸitliÄŸi içerir. Uyanmış Anadolu Türkmenleri yeni bir düzen kurmak için ayaklanmışlardır. Bu ayaklanma Selçuklu düzeninde yitirilmiÅŸtir. Bu hareket bağımsızlığı ve Anadolu Türk halkını kurtarmak gibi ikili bir amaç güdüyor.
Samsun’dan havzaya oradan Amasya’ya geçen M.Kemal’in yolu Anadolu halk tarihinin ırmağını izlemesi elbetteki bir rastlantı deÄŸildir. ÖreÄŸin 1919 Haziranında konakladığı Amasya’da Türkmen halk devrimcisi Baba İshak’ın sesi derinden uÄŸuldamıştır. Bu sesin uÄŸultusunu ÅŸuradan anlamak mümkündür. Amasya genelgesindeki 7.maddenin baÅŸlanğıç sözlerini anımsarsak her olasallığa karşı durumun bir sırrı milli Ulusal giz halinde tutulması........
Åžimdilik gizlenmesi, saklanması gereken nedir? Bağımsızlık için ulusun ayaklanması kararıdır. Bu giz 13.yy dan beri ilk önce Selçukluya sonra Osmanlıya karşı Anadolu Türk halkının gönlünde taşıdığı kurtuluÅŸ umudunu taşır.
Ulusal KurtuluÅŸ Savaşının örgütleyicisi M.Kemal Samsun, Havza, Amasya, Tokat, Erzurum, Sivas’tan geçen Ankara yolculuÄŸunda 1919 Aralık’ğında bir gece Hacı BektaÅŸ kasabasında konuk kalır. Cumhuriyet sözcüÄŸünün bir de burada Hacı BektaÅŸ otağında konuk odasında geçtiÄŸini Mazhar Müfüt anılarında yazar. Hacı BektaÅŸ geleneÄŸinin ileri gelenlerinden Cemalettin Çelebi hem Kuvayi Milliyeyi tuttuÄŸunu söyler, hemde bir ara, PAÅžAM Ankara’da Cumhuriyeti kuralım diye ileri bir düÅŸünce ortaya atar. Bu konu üzerine Mustafa Kemal ulusal gizi kendisinde saklayarak daha vaktin eriÅŸmediÄŸini konuk sever ve ilerici Hacı BektaÅŸ izleyicisine duyurur. Bu anı gecesinde gözlerinde çakmak gibi çakıp sönen bu konuÅŸmanın Anadolu halk tarihinde bir anlamı vardır.
Hacı BektaÅŸ Veli, ermiÅŸ Baba İshak ayaklanmasının kanlı bastırılmasından sonra Türkmen eylemini geriye çeken halk önderlerinden biridir. KiÅŸiliÄŸinde ermiÅŸ devrimcinin yüzünü örter. Selçuklu kıyımından kurtulmuÅŸ bir çok halk gizemcisi orada burada kurdukları tekkelerde, halk derneklerinde bir çeÅŸit sığınaÄŸa çekilerek Baba İshak ögretisini Türkmen’lerin bağımsızlık ve köylü düzen özlemlerini dilde gönülde saklarlar. Bu bağımsızlık ve halk düzeni savaÅŸçılarının Anadolu Türk’lüÄŸünü koruyan bu akıncıların, Osmanlı Devletinin kuruluÅŸunda Anadolu Gazileri, Alp Erenleri adıyla ortaya atılmışlar ve en önde savaÅŸmaları tarihsel bir gerçektir.
Bağımsızlığın yitirildiÄŸi ve Anadolu halkının ezim ezim ezildiÄŸi bir sırada, yeni bir devlet düzeni adına ortaya atılan bir gizemci kol daha vardır. Bunlarda Anadolu Ahileridir. Ahi Evran, MoÄŸol kırımı sırasında canından bezmiÅŸ Anadolu halkının üretici gücünü Ahilik kurumu çevresinde örgütleyip diri tutmuÅŸtur.
13.yy Anadolusunda bu tür gizemci mistik mutasavuf halk önderlerinin gönül öÄŸretmenlerinin iÅŸlevini bir Türk kurumu olan Ahilik adlı yapıtında Ankara Üniversitesi yayınları 1974 Prof. NeÅŸet ÇaÄŸatay ÅŸöyle belirtmektedir. Baba İlyas yönetime karşı kritikleryle, Mevlana Konya’da Saray ve yöneticilerine ahlak ve hoÅŸgörü telkinleriyle, Hacı BektaÅŸ ise köylü ve göçebe halk arasına girerek, onların her tür davranış ve gerekleri ile, dilleriyle, ÅŸiirleriyle, müzikleriyle, ahlaklarıyla ilgilenerek, Ahi Evran esnaf ve sanat ahlakını, üretici ve tüketici çıkarlarını güven altına almak suretiyle bir köklü politik ve ekonomik atmosfer içinde onlara yaÅŸama ve direnme gücü verdiler.
Eylül 1920 de Mustafa Kemal’in bir Anayasa tasarısı olarak T.B.M.M’e sunduÄŸu Halkçılık proÄŸramı Kasım 1920 günlerinde tartışılıp konuÅŸularak bir bildiri ile duyurulurken, bu bildiride Ulusal KurtuluÅŸ Savaşı ögretisinin 4 ilkesi gün yüzüne çıkarır. Bunlar sırayla söyledir:
1) Emperyalizme ve Kapitalizme karşı ulusal savaÅŸ; 2) Tam bağımsızlık; 3) Yurt yönetiminde halkın ağırlığı, halk yönetimi, demokrasi; 4) Yoksul Anadolu halkını dirliÄŸe kavuÅŸturack devrimler ve düÅŸüncelerdir.
Bu bildiride halkın yoksuluÄŸunun yenilmesi için halk yönetimine ve giriÅŸilecek yenileÅŸtirici düzeltici, iÅŸlerin içtimai uhuvet, toplumsal kardeÅŸlik ve içtimai Teavün toplumsal imece AhiliÄŸin Ankara’lı havasını anımsatan iki ilkenin temel tutularak ele alınacağı duyurulmaktadır. Burada 13.yy dan 20.yy la ezile kıyıla gelmiÅŸ Anadolu Türk Halkının direniÅŸlerle geçmiÅŸ tarihinin Ulusal KurtuluÅŸ savaşının halkçı birliÄŸine yansıması söz konusudur.
Cumhuriyet ilk önce Mustafa Kemal’in sözlüÄŸünde batı devrimlerinin çaÄŸdaÅŸ bir yankısı olarak yer almıştır. Ama Anadolu halk tarihinin akışındaki çileli özlemide doÄŸrulamıştır. Çankaya’nın baÄŸ evinde kararlaÅŸtırılan Cumhuriyet sadece bir 1908 kaynağından gelme bir köktenci devrimcinin deÄŸil, halk tarihinin içinde oluÅŸup piÅŸen bir çeliÅŸkininde çözümü olmuÅŸtur. Türk halkı orta çaÄŸdan, birden bire çaÄŸdaÅŸ, tarihe bağımsızlık ve halk yönetimiyle adım atmıştır. Kendi insancıl uyÄŸarlığını ve ezilmiÅŸ, geriye itilmiÅŸ bastırılmış düÅŸlerini gerçekleÅŸtirmek yolu böylece açılmıştır.
Mustafa Kemal padiÅŸahın fahri yaverliÄŸinden ve ordu müffettiÅŸliÄŸinden atılmış olarak Çelebi Cemalettin efendinin konuÄŸu durumunda, bu durumdaki Mustafa Kemal’e Çelebi Cemalettin kimseye göstermediÄŸi bir yakınlıkla yaklaÅŸmakta, Dergahta Çelebinin oÄŸlu Hamdullah efendinin odasında CEM ayini düzenlenmiÅŸ. Dede postunda oturan Salih Niyazi Baba ziyaret edilerek, burada yapılan ikrar töreni ile Mustafa Kemal’e kılıç kuÅŸatılıyor ve yola kabul ediliyor. Kabulden sonra Mustafa Kemal Ulusal KurtuluÅŸ Savaşının gereÄŸini dile getiriyor. Neler düÅŸündüÄŸünü anlatıyor. Bu sırada hazır bulunanlar arasında bazı konuÅŸmalar olur. Mustafa Kemal hazır bulunanların kendi aralarında ne konuÅŸtuklarını merak edince soruyor, aldığı yanıt ilginçtir. Canlar derlerki acaba Hacı BektaÅŸ sıfatmı deÄŸiÅŸtirmiÅŸ, çünki yüzyıllar önce Ulu Pirimizde böyle konuÅŸmuÅŸtu)
Hacı BektaÅŸ buluÅŸmasında Mustafa Kemal ile Çelebi Cemallettin arasındaki görüÅŸmenin boyutları düÅŸmana karşı kurtuluÅŸ savaşının kapsamını taşıyor GeleceÄŸe yönelik fikir birliÄŸini de vurguluyor. Cumhuriyet devrimine açılan bir çizgiyide içeriyor. Mazhar Müfite göre Cemalettin Çelebi KUVAYİ Milliyeye yandaÅŸ olduÄŸunu dile getirmekle kalmamış, Cumhuriyet rejiminden yana olduÄŸunu da bildirmiÅŸtir. Daha sonraki geliÅŸmelerle, Mustafa Kemal’le BektaÅŸi liderliÄŸinin Cumhuriyet rejimine dönük iÅŸ birliÄŸini kanıtlamaktadır. 23 Nisan 1920 de açılan T.B.M.M.si Mustafa Kemal paÅŸanın karşıtlarıda elbet vardı, sonunda muhalifler ikinci gurubuda kurdular. KurtuluÅŸ savaşı zaferle sonuçlandıktan sonra sıra devrimlerdeydi. Ancak devrimleri yürürlüÄŸe koyabilmek için yeni bir seçime gerek vardı. T.B.M.M’si 16 Nisan 1923’de seçimlerin yenilenmesine karar vererek dağıldı. Hacı BektaÅŸ Veli Çelebisi Veliyettin Dokuz gün sonra 25 Nisan 1923 ÅŸu bildiriyi yayınlar. “Büyük Millet Meclisi BaÅŸkanı Gazi adıyla Mustafa Kemal PaÅŸa Hazretlerinin yayımladıkları bildiriler tümümüzce bilinmektedir. Gazi PaÅŸanın vatanın ilerleme ve yükselmesi hakkındaki her türlü istegini yerine getirmek bizim için farzdır. Ulusumuzu kurtaracak ,mutluluÄŸumuzu saÄŸlayacak onun amaca uygun görüÅŸleridir. Bunu yadsıyanların bizimle kesinlikle ilgisi yoktur. Yüce milletimizden Mustafa Kemal PaÅŸanın gösterdiÄŸi adaylardan baÅŸkasına oy vermemelerini, vatanımızın ve kurtuluÅŸumuzun bu yolla olacağını sizlere güvenle söyleyebilirim. Bu öÄŸüdüme uymayanlar bizden deÄŸildir. Hak erenler onlara destek olmaz. Yinede bildirirmki, bu halkı kurtaracak olan Gazi Mustafa Kemal PaÅŸadır. Onunla birlikte kutsal vatanımızın öz evlatlarıdır, hiç kimsenin sözünü dinlemeyiniz, sözümden dışarı çıkmayınız. Sizin mutluluÄŸunuzu düÅŸünenler, sizi kölelikten kurtaracak Büyük Millet Meclis BaÅŸkanı ve tümümüzün büyüÄŸü Mustafa Kemal PaÅŸa Hazretleridir”.
Hacı BektaÅŸ Velisi Türkiye’nin geleceÄŸinde aydınlık yoluna katılımını gerçekleÅŸtirmiÅŸ, desteÄŸini saÄŸlamıştır. Bildirinin yayınlandığı 25 Nisan 1923 tarihinden sonra soluk soluÄŸa bir süreç yaÅŸandı. 28 Haziran seçimlerinde Mustafa Kemal’den yana olanlar üstünlük saÄŸladılar. 24 Temmuz’da Lozan Barış AntlaÅŸması imzalandı. 9 AÄŸustos da Halk Fıkrası kuruldu. 11 AÄŸustos Meclis toplandı, 23 AÄŸustos meclis lozan antlaÅŸmasını onyladı. 2 Ekimde itilaf devletlerinin iÅŸgal kuvvetleri İstanbul’dan ayrıldı, 6 Ekimde Türk Ordusu İstanbula girdi. 13 Ekimde Ankara yeni Türk Devletinin baÅŸ kenti ilan edildi. 29 Ekimde Cumhuriyet ilan edildi. Dört yıl önce 23 Aralık 1919 da Hacı BektaÅŸ Dergahında, Çelebi Cemalettin efendinin Mustafa Kemal PaÅŸadan istediÄŸi gerçekleÅŸmiÅŸti. Cumhuriyetle birlikte PadiÅŸahlığa son verilmiÅŸti ama hilafet sürüyordu. Sunnilerin halifesi, arkasında azımsanmayacak bir güçle İstanbul’da oturuyordu. 1924 yılının 4 Mart günü Hilafet Åžeriye ve Evkaf vekaleti ile kaldırıldı.Tevhidi Tedrisat, öÄŸretim birliÄŸi, kanunu kabul edildi. Vicdan özgürlüÄŸüne giden yolda yürünüyordu. Sunni iktidarın baskıları altında yüzlerce yıldan beri bulunan Aleviler ve BektaÅŸiler, öteki inanç sahipleriyle eÅŸit konuma geçiyorlardı.
1928 de devletin Dini İslamdır kelimesi Anayasadan çıkarıldı. Ulusal kurtuluÅŸ sürecinde yürürlüÄŸe giren devrimler, Türk halkının çaÄŸdaÅŸlaÅŸması yolundaki bütün engelleri kaldırabilecek nitelikteydi. Varılan sonuç yalnız Alevilerin deÄŸil, hangi din ve mezhepten olurlarsa olsunlar, bütün yurttaÅŸların insanlık haklarını, vicdan özgürlüÄŸü kapsamında güvenceye alıyordu.
İşte böyle bir düzenin içinde yer alan, düzenin oluÅŸmasında “Ana erk” olan Alevi BektaÅŸi kesimi elbetteki oluÅŸturmuÅŸ olduÄŸu düzenin devamını saÄŸlamakla beraber, hep uyanık, hep bilinçli olma sorumluluÄŸunu daha fazla duyanlardan olmak zorundadır. Bunun içinde her ÅŸeyin başının insan olduÄŸu gibi insanı sevmek, Cumhuriyeti sevmek, Alevi BektaÅŸi olmak kadar önem taşır. Art niyetli bazı kurnaz politikacıların bizi bölmek gibi sinsice planlarını, bu güne kadar hiç tutmadı, hep bozduk, bundan sonrada bozacağız.
Cumhuriyet, Laiklik, Alevi BektaÅŸi öÄŸretisinin günümüzdeki uzantısıdır. Türk milletinin ana temel taÅŸlarını oluÅŸturan Alevi BektaÅŸiler mevcut Türkiye Cumhuriyetinin de esas sahipleridirler. Ülkemize sahipliliÄŸin gereÄŸini bu güne kadar yerine getirdiÄŸimiz gibi, sonuna kadar yerine getireceÄŸimizden, hiç kimsenin kuÅŸkusu olmasın. Bir ÅŸeyler olurmu heveslilerinin hevesleri hep kursaklarında kalacaktır. HoÅŸca kalın, Sevgiyle kalın – Aziz Kayhan
|