Neyin ibadet olduğunu, neyin din olduğuna , neyin hak, neyin batıl din olduğuna; arkasında donanması, elinde copu, emrinde mahkemesi, jandarması ve polisi olan bir kurum buna karar veremez. Meclisde havrada açılabilir, hatta Kilise de açılabilir
Diyanet İşleri Başkanlığı AKP Hükümetine verdigi cevap, Diyanet birkiminde var olan Sünnü kültürünü yansıtıyor. Diyanetin iktisabında var olan murettebatında var olan Sünnü kültürü olduğu için sadece Sünnü kültürünü değil tüm İslam kültürünü tamamıyla temsil etmesi gerekir. Hatta İslam kültürünün dışındaki tüm dinlerin tarihinden kültür oluşum birkimiyle cevap vermesi gerekir. Benim görüşüme göre Meclis’te Cemevi açılabilir, Havrada açılabilir, hatta Kilise de açılabilir. Çünkü Türkiye’nin dörtbir yanında şehirlerde kasabalarda Cemevleri vardır. Türkiye’de Kilislerde vardır, havralarda vardır. Eğer Türkiye Büyük Millet Meclisi Türkiye toprağının ruhunu yansıtıyorsa bunların olmasında hiç bir mahsur yoktur. Çünkü hem İslam adaletinin ilkesi geregince, hem evrensel adalet ve eşitlik ilkesi geregince hemde Anayasa da var olan eşitlik adaleti gereğince bunun olması gerekir.
Fakat Türkiye esas itibariyle laik bir ülke olmadığı için, devletin esasında bir dini olduğu icin ve bu dinde Diyanet dini hükmünde olduğu için devlet kendi Diyanet kurumunu böyle bir iş için soru soruyor. Bu kuruma bir soru sorduğu için o da kendi mürettebatında olan bilgiyi cevap olarak veriyor. Bunların buraya kadarı normal ama, olması gereken ne? Olması gereken devlet aklı herhangi bir yer ibadethanedir veya değildir diye karar veremez. Gereken kurum olarak hangi yer ibadet yeridir, hangi yer değildir şeklinde karar veremez veya bir ibadetin nasıl yapılacağına, hangi şeyin ibadet olduğuna hangi şeyin ibadet olmadığına devlet kurum olarak buna karar veremez, karar vermemelidir. Şahıslar hangi şeyi ibadet olarak görüyorlarsa giderler onu icra ederler. Devlet akılı burada hem gerek Cemevi karşısında hem cami karşısında velev ki nüfusun %99 Müslüman olan bir ülkenin devleti de olsa adalet ve eşitlik ilkelerine göre hareket etmesi gerek ve duruş sergilemek durumundadır. Görüldüğü gibi mevcut devlet ve onun hükümeti klasik Sünnü kültürüne göre hareket ediyor. Anayasada yazılmış olmasa da devletin bir dini olduğu tescil ediliyor. Hatta devletin bir mezhebi olduğu Sünnü kültüre yaslandığı isbat edilmiş oluyor. Halbuki müslümanlık,hHristiyanlık, Yahudili, Alevlik, sünnülük bunlar sosyolojide olur. Halk bunları mabetlere gider yaşar devletin bunlar karşısında eşit mesafede durması topluluklar kendilerini nasıl tanımlıyorsa onların tanımladıkları şekilde tanınması gerekir.
Eğer bir topluluk biz ibadetten bunu anlıyoruz, biz abadeti bu şekilde yapıyoruz ve bu ibadetide cemevlerinde yapmak istiyorsa ve bununda Türkiye’nin ruhunun yansıdığını düşündüğümüzde meclis de bir odada bize tahsis edilmesini istiyoruz derse devletin burada istisnasız yapması gereken şey kendilerinin nasıl tanımlıyor ve tarif ediyorlarsa, o şekilde tanımak gerektir.
Ama şahıs olarak onların yaptığı şeyin ibadet olmadığına kanaat getirebilirsiniz. Cemevlerinin sizce ibadet yeri olmadığını düşünerek oralara katılmayabilirsiniz. Cemevlerinin karşısına cami yaparak burası asil iabdet yeridir diyebilirsiniz. Ama bunların hepsini bir şahıs olarak bir kişi olarak yapabilirsiniz. Fakat kamu görevlisi herkesin ortak verigileriyle oluşan devlet aklı böyle işlememelidir, adalet ve eşitlik esaslarına göre işlemesi gerekir.
Kaldiki, şunuda eklemek gerekir İslamda iştihat özgürlüğü vardır. Benim bildiğim İslamın bir kilsesi yoktur, İslamda din adamlar sınıfı diye birşey yoktur. Neyin ibadet olduğunu, neyin din olduğuna , neyin hak, neyin batıl din olduğuna; arkasında donanması, elinde copu, emrinde mahkemesi, jandarması ve polisi olan bir kurum buna karar veremez.
Şunuda söylemek gerekir. Türkiye’de camilerde yapılanlar ibadet, cemevlerinde yapılanlar ibadet degildir demekle, bir devlet kurumu olarak kendinizde ne hakkı görüyorsunuz? Birde çıkıp hayır, ibadet kurana göre şöyledir veya böyledir diyebiliriz.
Mesale ben şöyle söylüyorum. Bugün camilerde yapılan ibadet degilidir. Kurana göre namaz ibadet degildir, ritukdur, yani ritualdir; tekralarlanan bir hareketdir, müslümanların bunu yapması istenmişdir. Kitapta da emredilmişdir. Hac gibi, namaz, abdest gibi, oruç gibi İslamda ritueller, menasit, ritueller vardır. Ritueller tekrar edilen harekler vardır. Bunlara dinlerde rituel denir; rituellerde sembolizim esasdır bunlar ibadettir. Buradan çıkan şeyler ibadettir. Yani camide rituel icra edersiniz, oradan bir ruh, bir ilham, bir heycan alırsınız ve gidersiniz hayatınızın içerisinden ve hayat içerisinde ibadet edersiniz. Camide secde edersiniz, hayatınızda kimsenin önünde eğilmezseniz, ibadet etmiş olursunuz.
Hacda tavaf edersiniz, ihramlara bürünürsünüz, rütbelerinizi sökersiniz, eşitlik rütuelleri icra edersiniz. Memleketinize döndüğünüzde eşitlik davası güdersiniz, insanları eşitlik ilkelerine göre savunduğunuzda ibadet yapmış olursunuz. Komşunuza iyi davrandığınız, yoksulu doyurduğunuz zaman, küsleri barıştırdığınız zaman, herkese gülümsediğiniz zaman, sadaka verdiğiniz zaman ibadet yapmış sayılırsınız. İslamda ibadet mabette yapılmaz, hayatın içinde faaliyet şeklinde icra edilir. Mesale bu ibadet yorumuna Diyanet ne diyecektir? Ben burada bir iabdet yorumu yaptım. Şimdi siz ibadet şudur diye karar verirseniz ve de bunu devlet zoruyla uygulanmasını isterseniz bu ibadetin burada yapılmasını istiyorum, şurada yapılmasını istiyorum derseniz iştihat özgürlüğünü, yorum zenginliğini oldürmüş, tektip hale getirmiş oluyorsun ve bundan dolayıda bir tür İslamda neyin doğru, neyin yanlış olduguna karar verecek utangaç bir kilise vari bir kurum oluşturmuş oluyorsun. Bunun ben İslamda olmadığı görüşündeyim.
İlahiyat Uzmanı İhsan Eliaçık
Canlı Televizyon yayınını izlemek için lütfen bu tuşa basınız.
http://www.youtube.com/watch?v=XdyUdVy9_k8
Akıllı İmam Hatipli Ateisdir - İhsan Aliaçık'dan bir başka gerçek