İNCİNSENDE İNCİTME!
“Birkez gönül yıktınsa, bu kıldığın namaz değil,
Yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değil” demiş Yunus Emre.
Yine Türk mutasavvuf anlayışında, insan gönülünü kırmanın KABE’yi kırmaktan daha büyük günah olduğu söylene söylene gelmiş dilden dile.
Hacı Bektaşi Veli erenlerine, gönül kırmama konusunda o kadar sıkı tenbihte bulunmuştur ki, “Velevki senin gönlünü kırmış olsalardı bile, sen kimsenin gönlünü kırma”demiştir.
Bu düstur Hz. Muhammed’in, Hz. Ali’yi niçin çok sevdiğini anlatan şu rivayete denk düşmekte, münasip olmaktadır.
Bir gün sahabelerden bazıları Hz. Muhammed’e şöyle sordular : “Ya Resulullah, Hz. Ali’yi niçin bu kadar çok seviyor sunuz ?”
Hz. Peygamber o anda mecliste, yani orada bulunmayan Hz. Ali’yi çağırmaya adam gönderir. Bu arada da orada bulunanlara hemen sorar : “Birisine iyilik etseniz, o da size kötülük etse ne yapar sınız?” Hep birlikte cevap verirler :
“Yine iyilik ederiz Ya Resulullah.”
“Yine kötülük yapsa ?”
“Biz yine iyilik ederiz”.
“Yine kötülük yapsa ?”
Bu üçüncü sorudan sonra eshab cevap vermedi, başlarını öne eğdiler. Bunun anlamı kötülüğe kötülükle karşılık vermek bile iyilik yapmaya devam edemeyiz demektir. Bu sırada Hz. Ali o meclise geldi. Resulullah aynı şekilde Hz. Ali’ye sordu:
“Ya Ali, iyilik ettiğin biri sana kötülük etse ne yaparsın ?”
“ iyilik ederim, Ya Resulullah”.
“Yine kötülük yapsa ?”
Yine iyilik yapardım.” Hz. Peygamber, soruyu tam yedi defa tekrarladı Hz. Ali yedi defasında da “yine iyilik ederim” diye cevap verdi. Orada bulunan sahabeler dediler ki: “Ya Resulullah, Ali’yi çok sevmenizin sebebini şimdi anladık”.
Hacı Bektaşi Veli’de , aynı düsturu kendisine ve sevenlerine rehber eylemiş ve incinsen bile incitmeyiniz buyurmuştur.
Bunun evrensel anlamı Yunus Emre’nin söylediği gibi ‘’yaratılanı severim yaratandan ötürü, İnsana karşı, kim olursa olsun sevgi ve hoşgörülü olmak’’ sözcüğü Aleviliğin ne kadar bir ince yol olduğunu gösterir.
Görüldüğü gibi sevgi ve hoşgörü Alevi-Bektaşi inancının temel felsefesidir. Bundan dolayıdır ki: “İncinsende incitme, dövene elsiz, söğene dilsiz ol” demişlerdir.
Hacı Bektaşi Veli’den günümüze dek değişmeden süre gelmiştir. Din, dil, ırk farkı gözetmeden bütün insanları bir olarak kabul eden ve kaynaştıracak olan sevgi ve hoşgörüdür. Bu gün kültürlerin geldiği son nokta insana, insan olarak değer verilmesi, saygı duyulması gerçeğidir. Hayata güç katan sevgidir.
İnsan ve doğayı var eden yaratıcı kudret, yarattığı her şeyi birbiriyle dengeli ve uyum içinde olmaya mecbur kılmıştır.
Ne var ki bu tablonun içinde olan insan varlığı, Tanrı’nın sadece ona verdiği düşünme ve düşündüğünü ifade, uygulama yeteneği ile zaten diğer canlılardan farklı bir çizgide yerini almıştır.
İşte bu farklı boyut içinde insan, duygu ve düşünce açısından kendi kendini ne kadar eğitebilirse o ölçüde sevgiyi, huzuru, paylaşmayı, başarıyı ve mutluluğu yakalar.
Türk aile yapısının geleneksel dokusunda, asırlar ötesinden sürüp gelen sevgi, saygı, hoşgörü ve dayanışma, temel özelliğimiz olarak her zaman öne çıkmıştır. Bu özellik, evvela aile, daha sonra akraba, komşu, dost, giderek toplum ve en sonunda millet olarak bizi birbirimize çok sıkı bağlarla bağlayan bir sevgi yumağı olmuştur.
Olumlu olan bütün duygu, düşünce ve iradenin temel unsuru ise Yüce Yaradan’ın insan yüreğine bıraktığı “SEVGİ”dir. O tohumu iyi sulayıp yeşertmek, dal budak salan koca bir çınar haline getirmek hepimizin elindedir.
Yeter ki, biz yüreğimizde kıpırdanan o güzel duyguyu yaşatmayı vede paylaşmayı bilelim. Yeter ki, düşman kabul ettiğimiz kişinin dahi bir insan olduğunu, onun da seveni sevileni bulunduğunu bilelim.
Yunus Emre’miz mısrasın da :
“Mal sahibi, mülk sahibi,
Hani bunun ilk sahibi.
Mal da yalan, mülk te yalan,
Var biraz da sen oyalan”
sözleriyle şu üç günlük dünya ya bel bağlamaz, aksine toplum olarak arzu ettiğim güzellikleri birlikte yaşamanın hazzına erelim” der.
İşte bu duygunun ve düşüncenin adına da “SEVGİ” diyoruz.
SEVGİYE TUTSAK
Hiç anlamı kalır mı hayatın,
Sen ve ben yaşıyorsak.
Sevgisiz, aşksız,
Kurumuş bir çeşmeden,
Çatlamış dudaklara,
Su beklemek, faydasız.
Göz açıp merhaba derken,
Bu dünya
Sıcak ana kucağında,
Tanıştığın ilk duygudur
Sevgi.
Yalansız, riyasız,
Küçücük yüreğime
Ekilen tohumla,
Kapılıp gitmek.
Hayal denen çarka.
Benim gibi
Senin gibi
Ve senden sonra!..
Durup durup isim bulup,
Ana, baba,
Evlat en başta,
Dost, yaren, arkadaş olur
Sağında, solunda.
Ya da sevdiğinin busesi,
Sıcacık dudağında.
Dağa taşa, toprağa,
Akan suya, uçan kuşa,
Hasılı tutsak ettirir seni
Tanrı’nın yarattığı
Bu gizemli hayata...
Denir ki, gereklidir insana,
Yaşamak için hayatta,
Hava, su ,ekmek.
Hayır dostum,
Bana sorarsan eğer,
Sadece bunlar yetmez.
Gerçek anlamda bu dünyada
stiyorsak yaşamak,
Sevgi gerek,
Sevgi gerek
Bir ömür boyu
Sevgiye tutsak. (MERİH BARAN(ERBUĞ) ŞAİR, YAZAR.
Sevgili Canlar,
Cennet nerede bilir misiniz ?
Gülen yüzlerde,
Tatlı sözlerde,
Mutlu yüzlerde,
Bazen gündüzlerde,
Bazen gecelerde,
Ama en güzeli,
Sevgi dolu yüzlerdedir.
Sizlerde sevgi dolu güzel günlerde yaşayın mutlu olun . Saygılarımla.