Akil – Etli Börek mi yoksa Boş kafamı? yoksa beslenen, yiyen, yiyicimi demek? Peki bu kelimeler Türkçe ve İngilizce dillerinde ne ifade ediyor: Nedir bu akil insanlar?
Akil adamlar mı yoksa 1919 Heyeti Nasiha mı?
Tarih tekerrürden ibarettir derlerdi fakat ben bir türlü buna olanak vermedim. Tarih süreç içinde kendisini yeniler ve ileriye dönük yenilikleri geliştirir diye inanıyordum. Ne varki, Türkiye içinde bulunduğu ortamda tarihin tekerrür olduğunu isbatlamaya çalışıp 16. Yüzyıla Muhteşem Süleyman devrine dönmek istiyor.
Nasıl mı, iste birkaç örnek.
Tam 94 yıl önce Şehzade Abdurrahim Efendi öncülüğünde Ege Bölgesini dolaşan bugünkü adıyla “akil adamlar”, o dönemin “Heyeti Nasihatı”…
Bugün Türkiye konjaktöründe gelişen hareketin asıl anlamını neden öğrenmeyelim: Akil mi? Yoksa Heyeti Nasiha mı?
1919 yılı Nisan ayında, yani, yine Mart Nisan aylarında, Hükümet tarafından oluşturulan Nasihat Heyetleri memleketi dolaşmaya başlamışlardı. Bu meyanda, Nasihat Heyetlerinden biri, Denizli’yede uğramıştı. Nasihat Heyetlerinin ne olduğunu, amaçlarını ve yaptıklarını açıklayacaklardı.
Zira Birinci Dünya Savaşında Almanların yenik düşmesiyle Osmanlı da hükmen yenik sayıldı. 30 Ekim 1918 günü Mondros Mütarekesi’ni (ateşkes anlaşması) imzalamakla Osmanlı Devleti Aliyeyi zor günler bekliyordu. Osmanlı topraklarının paylaşılması, eyaletlere bölünmesi ve Federe devlet altında Başkanlık sisteminin getirilmesiydi.
17 Mart 1919 günü İzmir’de Vali Nurettin Paşa Başkanlığında düşman güçlere karsı Vatan topraklarını korumak amacıyla bir kongre yapıldı. Ege Bölgesi vilayetlerini kapsayan bu kongrede Denizli’yi, Müftü Ahmet Hulusi Efendi başkanlığında bir kurul temsil ediyordu. Kongre coşkuyla tamamlanmış, şehirlerde ve ilçelerde savunma örgütleri kurulması kararlaştırıldı.
İstanbul’daki Halife Padişah Vahdettin ve Sadrazam Damat Ferit Paşa Hükümeti ise İzmir’de alınan kararın aksine, halkın düşman kuvvetlerine karsı koymasını engellemeye çalışıyordu.Şehirlerin yönetimi ve vilayetlerde yapılacak yeni düzenlemelerin uygulanmasıyla ilgili olarak 31 Mart 1919’da Sadaret’de (Başbakanlık) bir toplantı yapıldı. Aynı günlerde Sadrazam (Başbakan) Damat Ferit Paşa, vilayetlere, Şehzadeler (Padişah çocukları) başkanlığında, seçkin kişilerden oluşacak, birer “Heyeti Nasiha” (Nasihat Heyeti) gönderilmesi fikrini benimsedi. Sadrazam’a göre, heyetler, halka, Padişah adına teminat verecekler, savaş sonrası ortaya çıkan yeni dönemde nasıl davranılması gerektiğini halka anlatacaklardı. Padişah, bu heyetler sayesinde, değişik etnik unsurların, Yeniden, eskisi gibi kardeşlik haline sokulabileceğini düşünüyordu. Ama yanılmıştı, aynen günümüzde olduğu gibi eletkronik ve baskılı basın yayın yönetimi nasıl AKP hükümetinin yaptığı Akil Adamların başarıdan başarıya koşduğunu yazıyorlarsa o zamanda Padişahın tutumunu ve Sadrazam Damat Ferit Hükümetini destekleyen gazeteler, heyetlerin halk tarafından büyük bir coşku ile beklendiğini ve seyahatlerin amacına ulaşacağını yazıyorlardı.
Ege ve Anadolu’da filizlenmeye başlayan direniş hareketini ise yerden yere vuruyorlardı. Padişahlık sistemi yanlıları, AKP tarafı o dönemlerde Türkiye’de gençlik harekatına önderlik yapan İzmir o günden bugüne dek halen ‘’Gavur İzmir’’ adıyla anılıyor. Neden? Çünkü İzmir ve İzmir halkı bilinçli olarak Anadolunun parçalanmasına karşı eylem başlatmışlardı. Nisan 1919’da sadece Ege yöresi tüm Anadoluyu temsil edecekti. Yani kısaca akil adamlar o dönemde Heyeti Nasiha olarak ortaya çıkmıştı oysa günümüzde RTE hühümeti Türkiye’yi tam 7 bölgeye böldü.
O zamanda, Tarihin ne garip bir cilvesidir ki, Şehzade Abdurrahim Efendi başkanlığındaki Nasihat Heyeti’nin, başarısızlığa uğrayıp İstanbul’a döndüğü gün olan 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basan Mustafa Kemal Paşa, Vatan topraklarını düşman güçlerin egemenliğinden kurtarmak için yeni bir dönemin başladığını ilan ediyordu.
Hüsamettin ATAMAN, 8 Nisan 2013. Ben yaşayabilmek için, kesin olarak bağımsız bir ulusun evladı kalmalıyım. Bu yüzden ulusal bağımsızlık, bence bir hayat sorunudur. Ya istiklal,ya ölüm!!!!!!!
Yukardaki giriş yazısı Hüsamettin Ataman’nın tarih bilgisi. Bu sitenin amacı tarihi yeniden yazmak değil, gelişen olaya biraz daha geniş pencereden bakmak. Gülen Hareketi ve AKP ilişkisine kısaca göz atmak.
Fethullah Gülen ve Nurettin Veren. Bu ikili içinde olduğumuz düzenin hazırlayıcı mimarlarıdır. Zira bunu ben söylemiyorum. Gülen Hareketinin ikinci adamı ve Gülen’nin sağ kolu olan Nurettin Veren Nisan 2007’de basılan ‘’ABD’nin Truva Atı – Fehullah Gülen Hareketini ‘’KUŞA┼MA’’ adlı kitabında açık açık ifade ediyor.
Kitapdan alıntılar say. 48, 49 ve 50 – Tüm ilişkilerimiz üst noktada devlet zemininde yürütülmelidir. Şeffaflık ve milli menfaatler vurgusuyla Hükümetimiz, Dışişlerimiz, Genelkurmayımız, Milli İstibaratımız kontrolü altında yürütülmelidir.
Mesela Cemaatte Adapazarı Kırgızistan’la ilgilenecek, parasal kaynakları 20 şirket sağlayacak. Denizli Gürcistan ve Arnavutluku, Ankara Özbekistan ve Kazakisatan’a bakacak. Yani her vilayetin bir kardeş ülkesi olacaktı. Buna benzer birçok ülkeler bölündü ve kardeş ülkeler tebit edildi.
Türkiye devreye giremediğinde ve kontrolü sağlayamazsa araya ABD girecek. Buradaki amaç Çin ve Rusya’nın önünü kesmekti. Kırgızistan’da devrim oldu. ‘’Kadife Devrim’’. Gürcistan’da ihtilal oldu; Şaverdnadze gitti. Özbekistan’da ihtilal olduyordu, Kerimov’un uyanıklığı sayesinde bertaraf edildi. Bütün bu aksiyonu Gülen okullarıyla ilgisi olan Soros Vakfı yönlendiriyordu..
Fethullah Gülen’in bir Türk ve Müslüman din adamı olarak görmek kadar yanlış bir tanım olamaz. ‘’Say. 51 – Gülen’nin Green Card’a yönelik başvurusu, yani ABD vatandaşlığına başvurusu, bilindiği gibi Sabah gazetesinde manşet olmuştu. Yine bilindiği gibi ABD vatandaşı olanlar kendi dini kitapları üzerine yemin etmezler, yalnız İncil ve ABD bayrağı üzerine yemin ederler’’. Görülen o ki, Fethullah Gülen Kuran üzerine değil İncil ve ABD bayrağı üzerine yemin vermiştir.
Say. 59 – Önce Rusya, Yugoslavya, Irak ve şimdide hedef Suriye ve İran bir yana önce Türkiye, sonra Suriye ve İran.. Ilımlı İslam adıyla Gülen ABD, AKP ’ile buradan ayaklanmalara destek verip Büyük Ortadoğu Projesine (BOP) katkıda bulunacaktı.
Say. 61 – ABD’de 137 dönümlük arazide saltanat süren Gülen 6 çocuğumun adını koymuşdur diye itiraf ediyor Nurettin Veren. Gülen herşeyi kabullenen bir İslam kurmaya çalışıyor. Hz İbrahimi öne sürüyor (yani Musevilik) İslamın temel prensibini iptal ediyor. Gülen’e aslında şu soru sorulması gerekiyor:
Görüştüğünüz din adamlarına ‘Siz Hz Muhammedi kabul etmiyorsunuz?’... Etmiyorsunuz... değilmi diye neden sorduğunun altında yatan nedir?
Say. 62 – Gülen ve AKP hükümeti Antalya’da ‘’Dinler Bahcesi’’ adıyla kilise, havra ve cami inşaa ettiği gibi BOP, Sünni, Alevi, Şii, Maliki, Hambeli çıkışıyla ortalığı sulandırmak hatta bu allanda gerilim ve çatışma yaratmak istiyordu.
Önce Ermeni açılmı, sonra Alevi ve Kürt açılımı diyerek bir hareket başlatıp, sakince geri çekilip halklar arasında bir huzusurluk yaratmak diye kitabının her sayfasında ayrı ayrı gerçek diye savunduğu bilgiler var.
İçinde olduğumuz ortamın nasıl ve kimler tarafından bu günlere geldiğimizi anlamak istiyorsanız Nurettin Veren’nin ’’ABD’nin Truva Atı – Fehullah Gülen Hareketini ‘’KUŞA┼MA’’kitabını mutlaka okumanızı tavsiye ederiz.
Evet tekrar dönelim Akil ve Heyeti Nasihata.
İçinde olduğumuz durumu görmek için Albert Einstain olmamıza gerek yok.
Ebu Suud – Muhteşem Süleyman devri geri dönüyor – ALEVİLİK YİNE KIYIMDA!!
Bu sefer farklı bir çıkışla. Güler yüzle başlayıp önce Alevileri kendi içinde parçalayarak Prof. İzzettin Doğan gibi Alevi Dedesini Akil Adamlar listesine almakla suyu bulandırmakla bölmeye çalışmaktadır.
Evet, 16. Yüzyıl Muhteşem Süleyman Devri tekrar mı yaşanıyor?
Akil mi? Etli Börek mi yoksa Boş kafa mı?
Akıl mı? PKK, Kürt ve Alevilik Açılımı ve Fetullah Gülen'e selam göndermekle Öcalan kime hizmet ediyor? Evet ama cevabı açık değil mi? Türkiye'yi bölmek ABD ve Isreal'e doğuda bir tampon bölge oluşturup Suriye ve İran'a saldırmak. Bunun adı ABD mandasına girmekten başka bir sözle ifade edilemez.
Bu kullanılan kelimelerin Türkçesine bakalım. Akil Adam yani Heyeti Nasiha:
Siz ne dersiniz? Akil – Etli Börek mi yoksa Boş kafa mı?
Gelin önce akil ve akıla bakalım.
Cumhuriyetin eski yazarlarıdan Dil ve Tarih uzmanı saygı değer ağabeyimiz Adnan Binyazar açıklamasıyla kıyaslamaya girmek istiyorum. Sayın Binyazar 15 yıl önce Albion Türk Spor Klübünde Türk Edebiyatı, Tasavvuf, Alevi ve Bektaşlik Konferansında şu açıklamayı yapmıştı:
Türkçe, Fars ve Arapca kelime yakıştırılmasıyla 450 yıl önce kirletilmeye başladı. Dil kuramına göre kalın sesli harfle başlayan bir kelime Türkçede kalın sesli, ince sesli harfle başlayan da ince sesli harfle tamalanır. Yani Akil ve Akıl kıyaslamasında olduğu gibi. Akıl gerçek Türkçedir. Akil ise Farsca kökenlidir.
Peki bu kelimeler Türkçe ve İngilizce dillerinde ne ifade ettiğine bakalım:
Türkçe: Akıl – Konuşma, yazışma, hukuk ve tıp dilinde akıl, bilge, ilim, irfan ve üstün hikmetli anlamındadır.
İngilizce: Akıl – Intelligence, wisdom, rational ve Intellect ifadeleriyle tanımlanır.
Akil – herşeyden önce Türkçe kelime değildir çünkü dil kuramına uymuyor – A ile başlıyor –i – ses uyumu var. Kökü Farscadır.
Türkçesi – Akil – Konuşma ve yazışma dilinde boş kafa, kafa tası anlamında. Hukuk dilinde ise beslenen, yiyen, yiyici demekdir.
İngilizce: Akil – Pate, Intellect anlamındadır.
Pate – Bu kelimenin Türkçesine gelince – Boş kafa – kelle – etli börek – köfte vs. vs.
Oysa – Intellect – Akıl – Akil olarak algılanmıştır.
Mustafa Cemil Kılıç Anadoluda yaşayan Aleviler konusunda ne diyor, nasıl düşünüyor kısaca buna bakalım:
Aleviler bu ülkenin inkarı mümkün olmayan bir gerçeğidir. Kaşgarlı Mahmut, Türkistan Piri Hoca Ahmet Yesevi, Anadolu Kültürler ocağı Hacı Bektaş, Yunus Emre ve Türklerin dünya çapında övünmeleri gereken övgüyle anılmaya layık devrimci Şeyh Bedrettin Aleviliğin Anodoludaki yok olmayan sesleridir. Bu yazımız Mustafa Cemil Kılıç’ın Alevi İbadetlerinin İslamdaki yeri kitabından özenle şeçilmiş notlardır. Ortodoks İslamda haram görülen pek çok unsur Hoca Ahmet Yesevi'den tepkiyle İslamın içine Şaman ritüel ve inaçların dahil edilmesiyle Yesevi ekolü bizi Alevi denen bir direnişin başlangıcı olmuştur..
AKP yönetimi altında Türkiye, Osmanlı döneminde yarım kalmış bir Vahabileşme hesabını gerçekten resmi hayata doğru ilerlemekte.
Mustafa Cemil Kılıç kimdir?
1975 yılında İstanbul'da doğdu. Sünnü bir aileden olup Sinop nüfusuna kayıtlı. İlk öğrenimini Sinop ve İstanbul'da tamamladı. İstanbul'da Küçükköy İmam Hatip Lisesi'nin ardından Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nin Kelam ve İslam Felsefesi Bölümü'nü bitirdi. 1998 yılında aynı üniversitenin Ortadoğu ve İslam Ülkeleri Enstitüsü, Sosyoloji ve Sosyal Antropoloji Anabilimdalında master eğitimine başladı. 1999 yılında Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliğine atandı. 2001 yılında master eğitimini tamamladı. Halen eğitimcilik görevini sürdürmektedir.
MUSTAFA CEMİL KILIÇ`ın NOKTA KİTAP`tan çıkan son kitabı basında geniş yankı uyandırıyor. Sanal dünyada çok takip edilen internet haber siteleri " İslamsız Alevilik İddiası ve Kızılbaş Müslümanlık " adlı kitapla ilgili peşpeşe haberler yapıyorlar.
Ya Atatürk'ün yolundan gider, yeni hayata kavuşur, yeniden şerefle yaşamaya lâyık oluruz yahut bizi ölümlerden ölüm beğenmeye bile bırakmazlar; düşmanlar süpürmezse hayat sürükler alır gider!
Bu, parola bile değil; bu çetin ve yaman gerçeğin tâ kendisi!...
Mustafa Kemal'le, menfaat, mevki, şu bu bakımdan bir hesabı olanlar, kanunî mirasçılarına müracaatta bulunsunlar! Bizler, fikir Mustafa Kemal'in varisleriyiz! Onun fikirlerini ve eserlerini, uyanık, tetikte, azimle bekliyoruz.
Mustafa Cemil Kılıç yazının devamı için aşağıdaki tuşa basınız.